SERMAYE ŞİRKETLERİNDE KAR DAĞITIMI ZORUNLUMU DUR?

Uğurcan ÖZSES

YMM/ Bağımsız Denetçi

Eski  Baş Hesap Uzmanı

Yürürlükten kalkan eski 6762 sayılı TTK zamanında tartışılan “%5 oranında kar payı” dağıtımının “zorunlu olup olmadığı” konusu, yeni TTK ile artan bir biçimde, tekrar gündeme gelmiş görülmektedir.

Bu durumu göz önüne alarak ”kar dağıtımı zorunluluğu” konusunu, hem eski 6762, hem de yeni 6102 sayılı TTK’ları ayrı ayrı irdeleyerek sonuca varmak doğru olacaktır.

A-  6762 sayılı eski TTK düzenlemeleri:

6762 sayılı eski TTK’nın 466/3. maddesi, her yıl karın %5’inin (yirmide bir) ödenmiş sermayenin %20’sini (beşte birini) buluncaya kadar yedek akçe olarak ayrılmasını zorunlu tutmuş, buna ilave olarakta, %20 oranındaki kanuni had yerine gelmiş olsa dahi, ayrıca pay sahipleri için %5 kar payı ayrıldıktan sonra, pay sahipleriyle kara iştirak eden diğer kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın  %10’unun (onda birinin) (II tertip) yedek akçe olarak ayrılmasını hüküm altına almıştır.

Bu hükümdeki, (II. Tertip) kanuni yedek akçenin hesaplanması öncesi “… pay sahipleri için %5 kar payı ayrıldıktan sonra …” tarzındaki ifade, bazı görüş sahiplerince “bir zorunluluk” olarak yorumlanmıştır.

Buna karşın diğer bazı görüşler, bu ifadelerin sadece yedek akçelerin ayrılmasına yönelik bir hesaplama tarzı olduğu noktasında birleşmişlerdir. Gerçekten sadece 466. Maddenin ilgili 3. fıkrasının tek başına ele alınması halinde bakış açısına göre, her iki yorumu da haklı çıkarak bir sonuca ulaşmak mümkündür.

Konu hakkında doğru bir sonuca ulaşabilmek ancak TTK’nun tedvin tarzını göz önüne alarak kanun koyucunun amacına anlamaya çalışmakla mümkündür. Nitekim ilgili 6762 sayılı yasanın 4. Fasılda ki Anonim Şirket kısmının“Sekizinci Bölüm: Anonim Şirket Hesapları” başlığı altında

A-    KAZANÇ VE TASFİYE PAYI

I-                    UMUMİ OLARAK

II-                  HESAP TARZI

B-    ENVANTER VE BİLANÇO

I-                   UMUMİ OLARAK

II-                GİZLİ YEDEK AKÇE

III-             MUNFERİT AKTİF VE PASİF

C-    YEDEK AKÇELER

I-                   KANUNİ YEDEK AKÇE

II-                İHTİYARİ YEDEK AKÇE

III-             KAR PAYI İLE YEDEK AKÇE ARASINDAKİ MÜNASEBET

D-    KAR PAYI, HAZIRLIK DEVRESİ FAİZİ VESAİR KAZANÇ PAYLARI

I-                   KAR PAYI

II-                HAZIRLIK DEVRESİ FAİZİ

III-             KAZANÇ PAYLARI

E-     ………………

tarzında düzenlemede bulunulmuştur. Bu düzenlemelerde 2 önemli husus ortaya çıkmaktadır.

I-                   Tartışma konusu madde, “ C -YEDEK AKÇELER” Bölümü adı altında düzenlenmiştir.

Yukarıdaki tasniften anlaşılacağı gibi, yasanın tartışma konusunu oluşturan 466/3. Maddesi “C- YEDEK AKÇELER” başlığında “I- Kanuni yedek akçeler” alt başlığını takiben düzenlenmiştir.

Bu durum kanun koyucunun açık amacının kanuni yedek akçelerin tanımlamasını bu bölümde yapmayı amaçladığını göstermektedir. Yani vurgulanmak istenen tamamen “yedek akçelere” yönelik düzenlemenin tarif ve açıklamalarıdır.

Bir işletmenin varlığını sürdürebilmesi yeteri kadar fona sahip olması ile mümkündür. Bu nedenle ticaret kanunları bütün dünyada fonların tamamen dağıtılmasını önleyecek tedbirler alarak, işletmelerin ayakta kalmasını hedeflemekte ve şirket yapılarını koruma gibi bir misyonu üstlenmektedirler. Durum böyleyken bazı görüş sahiplerince, bu ilkeye tamamen ters bir yaklaşımla “yedek akçeler” başlığı altında yapılan bu düzenlemeyle, zorunlu bir kar dağıtımının öngörüldüğü biçiminde yorumlandığı anlaşılmaktadır. Oysa bu durum TTK’nın çok açık biçimde düzenlemesi gereken bir konu olan kar dağıtımını, dolaylı bir yolla ve amacına ters biçimde hüküm altına alması anlamına gelir ki, böyle bir yorum maksadını çok aşar.

Nitekim ilgili 466/3. Maddesinin “… pay sahipleri için %5 kar payı ayrıldıktan sonra …” ifadesiyle, %5 gibi kısıtlı bir tutar üzerinden kar dağıtılması halinde (II. Tertip), yedek akçeyi ayırmayarak, “kar payının eksilmeden dağıtılmasını amaçladığı” bir hesaplama şeklini ortaya koymaya çalıştığı anlaşılmaktadır.

Yasa koyucunun, şirketleri alışılmışın tersine kar dağıtım zorunluluğuna tabi tutması gibi bir niyeti olması halinde, bunu kar dağıtımı başlığı altında çok net bir düzenlemeyle yapacağı  açıktır. Üstelik bu durum hukuk dilinin ve formasyonunun da bir gereğidir.

Nitekim düzenlemeden kaldırılan TTK’nın 466. Maddesinin ilgili fıkrasına yönelik bu tarz yorumlar eski TTK zamanında da uygulanma imkanı bulamamıştır. 

II-                “KAR PAYI” adı altında özel bir bölüm bulunmaktadır.

Yukarıda verilen tasniften anlaşılacağı gibi nasıl “C-YEDEK AKÇELER” bölümü varsa, aynı şekilde onu takip eden “D- KAR PAYI, HAZIRLIK DEVRESİ FAİZİ VESAİR KAZANÇ PAYLARI” adı altında “I-KAR PAYI “ bölümünde 470. Madde bulunmaktadır. Anılan madde şöyledir:

“Madde 470 -Esas sermaye için faiz ödenemez. Kar payı ancak safi kardan ve bu gaye için ayrılan yedek akçelerden dağıtılabilir.”

Burada görüldüğü gibi 6762 sayılı TTK’nın her hangi bir “kar payı dağıtımı zorunluluğu” nu öngörmesi halinde, düzenlemenin yer alması, en azından konuya değinilmesi gereken bölüm 470. Maddedir. Böylesine önemli bir konunun kendi bölümünde değil de “C- YEDEK AKÇELER” bölümünde, hem de kafaları karıştıracak şekilde dolaylı bir biçimde hüküm altına alındığını düşünmek, kanun koyucuyu ve yasayı çok hafife almak olacaktır.

III-             Safi karın kullanma yetkisi genel kurula bırakılmıştır.

Anılan yasanın yukarıda savunduğumuz görüşe paralel diğer bir düzenlemesi de 539/4. maddesinde yer alan “Genel kurulun yetkileri” ne yönelik düzenlemedir.

Bu maddenin 4. Fıkrasında “safi karı kullanım hakkı” açık biçimde genel kurula bırakılmıştır. Öncelikle bu madde çerçevesinde “kar dağıtım” kararı alınması gerekmektedir. “Kar dağıtım” kararının alınmasını takiben 466/3.maddedeki şartların uygulanmaya konması konunun en gerçekçi bir yaklaşımı olacaktır. Bu durumda “kar dağıtım” kararı alınması koşuluyla pay sahipleri için %5 kar payı ayrılıp II. tertip yedek akçe ayrıldıktan sonra pay sahipleriyle karı iştirak eden kimselere dağıtılması kararlaştırılmış olan kısmın %10’unun (onda birinin) (II. tertip) yedek akçe olarak ayrılması gerekir. Çünkü, yine yasaların tedvin tarzlarındaki ilkelerine uygun olarak, safi karı kullanma hakkını kısıtlayan her hangi bir “kar dağıtımı zorunluluğu”nun 539/4. maddede de açıkça belirtilmesi ya da en azından değinilmesi gerekirdi. Bu durum da “kar dağıtımı zorunluluğu” nun olmadığının diğer bir kanıtıdır.

IV-             Halka açık şirketlerde dahi kar dağıtımı zorunluluğu yoktur.

TTK hükümleri bir yana, küçük tasarrufların birikimi yoluyla şirketleşmelerin ve borsaya açılmanın teşvikini öngören SPK düzenlemeleri dahi, bu tarz bir zorunluluğu ön görmemiştir.

Nitekim 01 Şubat 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6368 sayılı yasanın 19 ve 70. Maddelerine uygun olarak hazırlanan 13.01.2014 tarihli SPK tebliğinin 4. Maddesi

“…Kâr dağıtım politikası

MADDE 4 – (1) Ortaklıklar, kârlarını genel kurulları tarafından belirlenecek kâr dağıtım politikaları çerçevesinde ve ilgili mevzuat hükümlerine uygun olarak genel kurul kararıyla dağıtır…”

demek suretiyle kar dağıtımının tamamen ortakların kararına bırakıldığını tescil etmiştir. Üstelik bu hükmü  “Kar dağıtım politikası” başlığı altında yapmıştır. Burada görüldüğü gibi düzenlemenin  tedvin tarzı, yasal düzenlemelerdeki ilkelere tamamen uygundur.

B-    6102 sayılı yeni TTK düzenlemesi

Yeni 6102 sayılı TTK’ nun 519/2-c maddesi ile, eski 6762 sayılı TTK’nın ilgili  “C-YEDEK AKÇELER” başlığı altındaki 466/3. Maddesi, yeniden düzenlenerek hüküm altına alınmış ve “ …pay sahiplerine yüzde 5 kar payı ayrıldıktan sonra …” tarzındaki eski düzenleme, ilgili yeni düzenlemeyle  “ …pay sahiplerine yüzde 5 kar payı ödendikten sonra …”  haline getirilmiştir. Bu değişiklikle “… ayrılma…” kelimesi yerine “… ödenme…” kelimesinin konması, yürürlükten kalkan 6762 sayılı TTK’na göre  “zorunlu kar dağıtımının öngörüldüğü” fikrini taşıyan görüş sahiplerince, konunun kesin bir hale geldiği yorumunun yapılmasına neden olmuştur.

Gerçekten sadece yeni TTK’nu 519/2-c maddesindeki ifade, bu noktadaki görüşlerde haklılık payını olduğunu düşündürecek niteliktedir. Öyleyse, doğru sonuca ulaşmak için kanun koyucunun amacının araştırılmasının gerekeceği tabidir. Kanun koyucunun amacı ise ilgili düzenlemenin gerekçesinde mevcuttur. Söz konusu gerekçe şöyledir:

“Madde 6762 sayılı kanunun 466’ncı maddesinden alınmıştır. Ancak, anılan 466’ncı maddesinin ifadesi, uygulamada yorum güçlükleri doğurduğundan gerek kelimelerin seçiminde, gerek söz diziminde önemli değişiklikler yapılmış, ancak içeriğe temel olan düşünce ve hükümler değiştirilmemiştir.”

Bu durumda, yürürlükten kaldırılan 6762 sayılı yasa için yapılan yorum, aynen yeni yasa içinde geçerli olmaktadır. Yeni TTK ile bir değişiklik amaçlanmadığına göre eski TTK’na göre olan yukarıda açıklanan görüşlerimizi değiştirmek için bir neden bulunmamaktadır.

C-    Sonuç

6102 sayılı yeni TTK, ilgili 519/3-c maddesinde, yürürlükten kaldırılan 6762 eski TTK’nın 466/3. maddesine göre bir farklılık getirmişse de, gerekçesinde “içeriğe temel olan düşünce ve hükümlerin” değişmediğini açık biçimde ifade etmiştir.

Yürürlükten kalkan 6762 sayılı TTK ise, yukarıda açıkça anlatıldığı gibi tedvin tarzı itibariyle  %5 kar dağıtım zorunluluğuna yönelik bir yoruma imkân vermemekte, dolayısıyla mevcut düzenleme çerçevesinde sermaye şirketlerinin %5 kar dağıtma zorunluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla fiilen mevcut olan ve “zorunlu bir kar dağıtımını esas almayan” mevcut uygulamanın değiştirilmesine gerek olmadığı düşünülmektedir.

Anonim şirketler için geçerli olan bu durum yapılan son değişikliklerle Anonim Şirketlere paralel hale getiren Limited Şirketler içinde geçerlidir.